ÇİÇEKÇİ KIZ VE DÜKKANI
BOHO GİRL AND HER SHOP












Bu nakış projesine yaklaşık 8 ay önce başlamıştım.  Epeyce işlemiştim. Sonra hayat kötü sürprizler hazırlamış. Yani ben nakış yaparken benim için hain planları varmış evrenin. 
Sonra geçti bitti, gitti... 
Tekrar yaşam normale döndü. Hafif bir sızıyla küllendi.

Nakış yapmak hep yardımcı oldu. Terapiydi, huzurdu.


Her şey bir çizimle başlamıştı. 
Aşağıdaki gibi. 
Yılların yıpratamadığı kuru boyalarım ve tabi en büyük yardımcım ''KIRPIK''...
Canım oğlumun patileri de var bu fotoğrafta. 
O öyle hep bir dolaşır masanın üzerinde. 
Resim yaparken, nakış işlerken, bilgisayarda çalışırken, hep bi meraklı ve biraz da ürkek adımlarla dolanır. 







Yarım çay kaşığı kahve ve sütle hazırlanmış kahve bardağım ve günlük rutinlerim.
İşler bitmiş ben çalışma odasına çekilmiş, çizim ve nakışlara bakıyorsam, o an dünyanın en mutlu insanıyım. 










Hep aynı sorun. Çizimi yapıyorum. Kafamda kullanacağım teknikleri bile tasarlıyorum. Ama işlerken kervan yoldan çıkıyor.
Gene aynısı oldu. Tüm tasarladıklarım değişti. Hatta işleyip bitirdiklerimi bile değiştirdim. Söktüm bir daha yaptım. Onlarca kez.

İçimdeki doyum noktası, tamam şimdi oldu diyene kadar, söktüm yaptım.



Önce biraz kumaşlardan yardım alıp işlemek istedim. 
Ama sonra kıyamadım. 
Güzel bir çizim olmuştu. Yazık olacaktı, tembel işi diye düşündüm, kumaşlar kullanarak çalışmak...


Kısa bir süre planlamışken, birden süre uzayıverdi. 
Olsun, iç sesim tamam diyene kadar...









Önce çiçek arabasını işledim. 
Doku yaratmak zor iş..
Her bir alanı tek tek nasıl değerlendireceğini ve hepsinin bir uyum içinde nasıl tasarlayacağını düşünmek zor iş.


Hani, yeni yetme şarkıcılar vardır. İki şarkı yapar, yıldızı parlar, ünlü olur. Pek bi beğenir, defalarca dinleriz. Sonra bir bakarsın aynı şarkıcı pek bi umut vaad ederken, piyasadan yok olur. Ben böylelerine 2 atımlık barutu varmış. Bu kadarmış birikimi, devamı yokmuş, diye düşünüyorum.


Aslında nakış da böyle....
Her gün tavuk gibi yumurtlayamıyorsun. 
Bir birikim lazım. Biraz dolduracaksın, hayatını ve kafanı. 
Yeni esinler ve esintilerle birden düşecek aklına şıp diye yeni fikirler.

Zor çıkıyor yeni fikirler. Elin zor alışıyor yeni tekniklere... Zor oluyor malzemeleri bir araya getirmek. Hele elinde de yoksa.

Bu projede zorlanmadım. Malzemem de yeterliydi. Dmc ipliklerim, biraz da anchor ipliklerim yetti. Tabi domino koton perleleri de kullandım. 


Sıradan kır çiçekleri....
Biraz soğuk renkler. Toprak tonları, kremler, bejler..

İlk fikir buydu. Buna sadık da kalabildim. 
Ama İşlemeye geçince iş değişti. 

Aslında çiçek arabasında hiç sorun yaşamadım. 

Sadece arabanın alt kısmında ne yapmalı diye biraz kafam karışmadı değil...
Ama genel olarak sorunsuzdu. 

Bir de şunu itiraf etmem lazım..
Çizimi ölçeklerken, ''tamam canım bu kadarı yeter'' diyorum. Sonra işlemeye geçince hep bir derin pişmanlık.. 
Bakıyorum, gene küçük küçük alanları işlemek gerekiyor. Halbuki daha büyük çiçekler hayal etmiştim.
Neyse sepette biraz iri çiçeklerim oldu bari.

''Yahu şu çizimi biraz büyük tutsana''  diyorum her seferinde kendi kendime.

Ama ilk çizim de hep küçük oluyor nedense.

İnsanın kendiyle ve alışkanlıklarıyla mücadele etmesi zor..


Çiçek arabasının yüzeylerini tamamen örgü teknikleriyle işledim. Youtube da videosu var. 










Bu proje hakkında söyleyeceklerim daha bitmedi. 
Yarın devam edecek. 

Şimdilik bu kadar.

***
 











 

Yorumlar

Popüler yayınlar